Merhaba,
Mevlana
Celaleddin Rumi kim olduğunu söylememe gerek yok sanırım.
Çoğumuz
Mevlana’yı Konya’yla özdeşleştiririz aslında 30 Eylül 1207 yılında bugünkü
Afganistan topraklarında doğmuştur.
Ülkesinde
Moğol isyanı başlayınca topraklarını terk etmek zorunda kalmışlardır,
Nişâbur, Şam, Malatya, Erzincan, Sivas, Kayseri ve son durakları Karaman
oluyor. Devir Selçuklu devri, Konya’da o zamanın başkenti hal böyle olunca
şehir ilim irfan şehri, her yer sanat eserleri, bilim insanlarıyla dolu en
parlak devir yaşanıyor…
Zamanın
padişahı Alâeddin Keykubâd namını şanını duyduğu Sultânü’I-Ulemâ Bahaeddin
Veled’i yani Mevlana’nın babasını Konya’ya davet ediyor ve ailecek Konya’ya
yerleşiyorlar. İşte serüvenler de böylece başlıyor…
Babası
ölen Mevlana’yı babasının müridleri ve öğrencileri tek varis olarak görüyorlar.
Haksız da değillerdi Mevlana’da zaman içerisinde büyük bir din ve ilim insanı
olmuştu.
Zaman
akıp geçti günümüze kalan birçok eser bıraktı 17 Aralık 1273 Pazar günü
yaşamını yitirdi…
Bir de
vasiyet bıraktı, işte o alıntı (Kaynak)
"Ben
size; gizlice ve açıkça Allah’tan korkmayı, az yemeyi, az uyumayı, az
konuşmayı, günahlardan çekinmeyi, oruç tutmaya ve namaz kılmaya devam etmeyi,
daima şehvetten kaçınmayı, halkın eziyet ve cefasına dayanmayı, avam ve
sefihlerle düşüp kalkmaktan uzak bulunmayı, kerem sahibi sâlih kişilerle
beraber olmayı vasiyet ederim. Çünkü onların hayırlısı, insanlara faydası
dokunandır. Sözün hayırlısı da az ve öz olanıdır"
Bir diğer vasiyeti de oğlu Sultan Veled'e dir: "Bahaeddin; senin düşmanını sevmeni, düşmanının da seni sevmesini istersen, kırk gün onun hayrını ve iyiliğini söyle. O düşman senin dostun olur; Çünkü gönülden dile yol olduğu gibi, dilden de gönüle yol vardır. Allah’ın sevgisini de O'nun aziz isimleriyle elde etmek mümkündür. Cenâb-ı Hak buyurdu ki: ' Ey kullar, kalbinizde safa ( gönül temizliği) hâsıl olması için daima beni çok anmaktan geri durmayın.' Safa ne kadar olursa Allah’ın nurunun parlaklığı da kalpte o nispette fazla olur. Tıpkı ekmekçinin fırını gibidir. Tandır ne kadar sıcak olursa o kadar ekmek alır. Soğuk olunca ekmek almaz"
Bir diğer vasiyeti de oğlu Sultan Veled'e dir: "Bahaeddin; senin düşmanını sevmeni, düşmanının da seni sevmesini istersen, kırk gün onun hayrını ve iyiliğini söyle. O düşman senin dostun olur; Çünkü gönülden dile yol olduğu gibi, dilden de gönüle yol vardır. Allah’ın sevgisini de O'nun aziz isimleriyle elde etmek mümkündür. Cenâb-ı Hak buyurdu ki: ' Ey kullar, kalbinizde safa ( gönül temizliği) hâsıl olması için daima beni çok anmaktan geri durmayın.' Safa ne kadar olursa Allah’ın nurunun parlaklığı da kalpte o nispette fazla olur. Tıpkı ekmekçinin fırını gibidir. Tandır ne kadar sıcak olursa o kadar ekmek alır. Soğuk olunca ekmek almaz"
Mevlana
denilince Mevnevilikten bahsetmek olmaz elbette aşağıda ki yazı buradan alıntıdır.
Aşk ve cezbeye dayanan, musikî, sema’ ve şiir ile yoğrulmuş
bir tasavvuf anlayışı sergileyen Mevlânâ, her ne kadar yaşadığı dönem içinde
ortaya koymuş olduğu tasavvufî anlayışını ve yaşantısını, bir tarîkat tesisi
maksadıyla yapmamışsa da, kendisinden sonra gelen halefleri tarafından tesis
edilecek olan Mevlevîlik, Mevlânâ’nın ortaya koyduğu bu esaslar çerçevesinde
yapılanmış, adâb ve erkânıyla bir tarîkat halini almıştır.
Mevlana’nın en önemli eseri şüphesiz ki Mesnevi’dir. Mesnevi’de
akla gelebilecek hemen hemen her konuda bilgi verilmiştir. Ama özellikle
Allah’a olan aşk dile getirilmiştir.
Akıllarda kalan en önemli beyitleri ise
şöyledir;
"Gel, Gel, ne olursan ol, gel!
İster kâfir, ister mecûsî, ister puta tapan
ol, gel! Bizim dergâhımız ümitsizlik dergâhı değildir. Yüz kere tövbeni bozmuş
olsan da yine gel!"
Bir diğer öğüt ise;
Güneş gibi ol şefkatte,merhamette.
Gece gibi ol ayıpları örtmekte.
Akarsu gibi ol keremde,cömertlikte.
Ölü gibi ol öfkede ,asabiyette.
Toprak gibi ol tevazuda,mahviyette.
Ya olduğun gibi görün,ya göründüğün gibi ol.
Gece gibi ol ayıpları örtmekte.
Akarsu gibi ol keremde,cömertlikte.
Ölü gibi ol öfkede ,asabiyette.
Toprak gibi ol tevazuda,mahviyette.
Ya olduğun gibi görün,ya göründüğün gibi ol.
Mevlevilik’te bir yandan Tanrı’ya yaraşır bir
kul olmak için çile doldurulur, bir yandan müzik eşliğinde, dergâhın
semahanesinde semazenler, kollarını açarak döne döne semaha durur.Mevlevi
dervişleri, Mesnevi okuyarak, müzik eşliğinde sema törenleri yaparak, halvete
çekilip çile doldurarak, gerçek benliklerini bulurlar. Bu törenler bir çeşit
kendinde arınma işlevi görür. Bu törenleri izleyen yabancılar bile bir değişim
içine girerler (Kaynak).
Görsel
buradan alınmıştır.
Semâ 7 bölümdür. Her bölümün ayrı bir manâsı
vardır... Semâ'yi ilmî yönden tetkik ettiğimizde, şunu görürüz: Var olmanın
temel şartı dönmektir. Varlıklar arasındaki müşterek benzerlik , en ufak
zerreden en uzak yıldızlara kadar her birinin bünye-sini teşkil eden
atomlarındaki elektron ve protonların dönmesidir.
Her şeyin döndüğü gibi, insanoğlu da bünyesini
teşkil eden atomlardaki mevcut dönmelerle, vücudundaki kanın dönmesiyle,
topraktan gelip toprağa dönmesiyle, dünya ile beraber dönmesiyle tabii ve şuursuz
olarak döner.
Ancak insanı öbür varlıklardan farklı ve üstün
kılan şey aklıdır. İşte, dönen SEMAZEN varlıkların müşterek hareketine,
semâiyla beraber aklı da iştirak ettirir...
Semazenin üstündeki beyaz kıyafete ” Tennure” denir. Kefeni
simgeler. Başındaki sarık “Sikke” dir. Mezar taşını simgeler.
Bunların hepsi size ölümü anlatabilir. Ancak Semah ölümü değil
yaşamı, tekrar doğmayı anlatır. Sûretlerden aleminden, hâkikat
alemine geçmeyi anlatır. Semah için meydana çıkan semazenlerin üzerinde siyah
bir hırka olur. Hırkanın anlamı mezardır. Bunu çıkartıp başlarlar.
Yani yeniden doğuş. Semazenlerin sağ eli göğe, sol eli yere bakar. Bunun
anlamı sağ eli Hak ‘tan alır, yere dönük sol elle halka verir. Bu şekilde
yeniden doğuş tamamlanmış olur. Tabi ilahi doğuş.
Biraz zaman ayırın ve TRT’nin aşağıdaki
belgeselini mutlaka izleyin…
Umarım bu yazı biraz daha olsun size Mevlana’yı
anlatabilmiştir.
Sevgiler, Hazel.
Bu güzel,anlamlı yazıyı yazarak bugünü hatırlatıp anman çok güzel...bir konyada okuyan öğrenci olarak seni canı gönülden tebrik ediyorum:)
YanıtlaSil:) Bizden almadıkları bir Mevlana kaldı sahip çıkmak gerekiyor ...
SilAllahım ne güzel anlatmışsınız. Okurken gözlerim doldu..
YanıtlaSilBuyrun gelin Konyamıza ben size mihmandarlık ederim Mevlana hazretlerinin ebedi istirahatgahını ziyaret ederiz..
Çok da sevinirim..
Her yıl mevlana törenlerine gitmeye çalışırım. O sema gösterileri öyle uhrevidir ki insanı alır götürür.
Benim semazen arkadaşlarım hatta hanım arkadaşım bile var. Bir ben sema yapmayı öğrenemedim..
İnanın yurt dışında insanlar Mevlana hazretlerini bizlerden çok daha iyi biliyor tanıyor ve geliyorlar..
Ağzınıza sağlık.. Çok çok duygulandım..
Konya ya bekliyorum..
Selamlar ve sevgiler...
:) Eşim askerliğini Konya Meram'da yapmıştı bizde geldik gördük çok güzel bir yer keşke bir daha gezme imkanımız olsa.. Mevlana bizim kültür hazinemizden biri bizler sahip çıkmazsak unutulur gider....
Sil